2002 yılında Brezilya'li mekanikçi "Alfredo Moser" elektrik olmadan gün boyunca evini aydınlatan bir çözüm buldu. Çözüm için sadece içi su dolu olan plastik şişe kullandı. Adını da bu mucitten alan lamba (Moser Lamp) bu gün, elektrik kullanmanın bile lüks olduğu yoksul Filipinler gibi ülkelerde çok yaygın.
Kullanılmış temiz plastik bir pet şişeye su doldurun. Çamaşır suyu ekleyin. Çatıya pet şişenin yarısı dışarıda olacak şekilde monte edin. Kurulumdan sonra açık havada 40W-60W lık lamba kadar parlak ışık elde edersiniz.
Nasıl olduğu hakkında bir sürü yorumların aksine, çok basit temel fizik kanunu işin içine giriyor. Çatıda açacağınız küçük bir delik bile, içerideki ışığın miktarını önemli bir miktar değiştirir. Ancak çatıdaki bir delik, yağmur, böcek gibi başka problemler çıkarır. Deliği saydam pet şişe ile kapatmakla daha fazla ışık toplarsınız ve daha yoğun bir ışık elde edersiniz. Burada, optikteki "Snell Kanunu" , kırılma (refraction) ve toplam iç yansıma (total internal reflection) kanunu devreye giriyor. Havada hareket eden ışık, su gibi, havadan daha yoğun bir maddeden geçerken yönünü değiştirir. Pet şişenin içindeki suyun yüzeyinde bir ışık demeti oluşuyor ve pet şişe içinde aşağıya doğru hareket ediyor. Snell kanununa göre, geliş açısına göre Işığın bir bölümü pet şişeden çıkarken bir kısmı içeride hapis kalıyor. Hapis kalan ışık tekrar şişenin kenarlarından yansıyarak uygun açıyı bulunca şişeden dışarı çıkıyor. Buna toplam iç yansıma adı verilir.
Peki içindeki çamaşır suyu ne işe yarıyor? O da şişe içinde bakteri ve alg üremesini önlüyor ve suyun hep berrak kalmasını sağlıyor.