Tesla'yı severim, Edison'u sevmem...

Tesla, alternatif akımı, güç santrallerini, bobinleri,uzaktan kumanda aletlerini, elektronik iletişim devrelerini, telsiz cihazlarını, TV tüplerini, neonları, redrasörleri, jenaratörleri bulmasına rağmen adını duyuramaz. Zira Amerika ‘da göçmenler ikinci sınıf insanlardır onların hiç şansı olmaz. Bize niye öyle öğrettiler bilmem, varsa Edison, yoksa Edison! Halbuki Edison “Nikola Tesla” adlı bir çocukla takışan ve madara olan bir patent gaspçısının tekidir. Peki Tesla kimdir? Ders kitaplarında okuyamadık ki bilelim.Galiba hızlı girdik. İsterseniz baştan alalım.
Nikola, Yugoslavya ‘da doğar (1856), evet o, bir Hırvat çocuğudur ama dedelerimiz adam ayırmaz, onu da iftar sofralarına oturtur, avucuna bayram harçlığı sıkıştırırlar. Türkler, lokma paylaşmaktan çok hoşlanır, zımmileri ne helvasız bırakır, ne de aşuresiz koyarlar. Nikola yaz günleri Merkez Camisinin şadırvanında serinler, Türk, Boşnak, Torbeş çocuklarıyla çelik çomak oynar. Nikola’nın ninesi tam bir osmanlıdır, çocuklar azıcık tatsızlaştı mı “bir Ayet-el kürsi okusunlar” diye komşularının kapısını çalar. Bu kadın felaket zekidir, onu günlük hayata dair ürettiği pratik çarelerle tanırlar. Nicola ninesine çeker, sakalı çıkmadan altı dili kapar. Sırpça, Türkçe, Almanca, İngilizce, Fransızca ve İtalyancayı sular seller gibi konuşur,en zorlu hesapları zihinden yapar. Hatta zevk için (zevke bak) logaritma cetvelini ezberler, muallim eline tebeşir almadan neticeyi fısıldar. Nicola, Gratz Bilim Enstitüsü ‘nde Matematik ve Mekanik okur ama merakı elektriğe kayar. Ancak bu konu henüz çok muğlaktır, deneylerine imkan bulmak için ABD’ye gitmeye niyetlenir, hatta aracılar “lütfedip ilgilensin” diye
Thomas amcasına (Edison’a) mektup yazarlar.

Bir müddet ünlü kaşife takılır, ondan hisse kapmaya bakar. Saf çocuk hayatının en büyük hatasını planlarını bu hırslı adama açıklamakla yapar. Ondan çok önceleri ampulu ve fluoresan lambayı yapmasına rağmen keşiflerine sahip çıkamaz. Edison akkor telli ampulu iyi kötü yakar ama elektrik aktarma işini kıvıramaz, boşa koyar dolduramaz, doluya koyar aldıramaz. Zira doğru akım üç adım ötede zayıflar, hiç bir işe yaramaz. Edison saçını başını yolar, beyhude tırmalar. Ancak şu gözleri parlayan Yugo boş değildir, problemi aşsa aşsa Tesla aşar. Evet, Edison, tarlada iğne kaybetse bütün samanların altına tek tek bakacak kadar sabırlıdır ama Tesla altında iğne olmayan samanla uğraşmaz. Yeter ki konsantre olmasın problemi anında çözer, noktayı koyar. Edison bir gün en babacan tavırlarını takınıp Tesla’yı yanına çağırır, elini dostça omuzuna atar. Eğer sistemdeki tıkanıklığı çözerse büyük bir ödül vereceğini fısıldar. Tesla, akımı yükseltip aktarır, alçaltıp kullanır böylece Edison’un önünü açar. Lakin dalavereci kaşif işi bilince projeye sahip çıkar, çocuğu tanımaz.O yıllarda (ve hala) Amerika ‘da ancak WASP’lar ( White, Anglasak son ve Protestanlar) birinci sınıf vatandaştırlar, diğerleri kaale alınmaz. Edison, Osmanlı coğrafyasından gelen sahipsiz muhaciri zenciler ve kızılderililerle aynı kefeye koyar. Ününü ve gücünü kullanıp ezmeye başlar.
Ama Tesla aksi ihtiyara aldırmaz elektriğin taşınması için bambaşka bir sistem geliştirip rakibine fark atar. Edison’un doğru akımı ancak kalın kablolarla aktarılabilir ki ortaya biftek kızartacak kadar ısı çıkar. Halbuki Tesla’nın ürettiği alternatif akım incecik kablolarla nakledilir, kesinlikle ısınmaz ve uzak mesafelere kayıpsız ulaşabilir. Doğru akım için her milkareye bir elektrik santrali kurmak gerekirken öbürü ülkenin öbür ucuna bile gidebilir. O günlerde Edison yurdu bakır ağlarla örmüş, bilek kalınlığında tellere akıl almaz paralar yatırmıştır. Gelgelelim bu basit ve mantıklı sistemi alkışlayacak yerde savaş başlatır. Tutar Tesla aleyhinde kampanyalar açar. Tesla üç beş sent için kazma kürek çalıştığı günlerden birinde ****.Brown adlı bir firma sahibiyle tanışır. Adam kesenin ağzını açar, ona Broadway’de bir laboratuvar kurar. Tesla kafasında ne varsa “jeneratörler, transformatörler, nakil hattı, motorlar ve ışıklar” yapma fırsatı yakalar. Bilim adamları bunların “mükemmel şeyler” olduğuna katılırlar. Bu başarılar Westinghouse‘un dikkatini çeker oturup onunla bir sözleşme imzalar. Westinghouse, Tesla’nın akımını kullanarak Colorado’daki “The Gold” King” madenine elektrik getirir ve daha evvel “ekonomik olmadığı için” kapatılan tesis de üretim başlar. Evet bir hidroelektrik santralı kurmak zor değildir ancak Edison’un teknolojisi nehir maden arasındaki mesafeyi katiyetle aşamaz. Hasılı Edison doğru akıma bir servet yatırır ve çamura batar. Tesla’nın sistemini kötülemek için usanmadan yalan söyler, bıkmadan şov yapar. Alternatif akımla kedileri, köpekleri ve atları öldürür, hatta oturup elektrikli sandalyeler tasarlar. Tesla cevabını Chicago‘da düzenlenen (1893) Dünya Fuarı ‘nda verir. Milletin şaşkın bakışları arasında vücudundan alternatif akım geçirir, parmaklarıyla dokunarak ampulleri yakar. Etrafına doladığı tellere yüksek voltaj verdirir, zira yüksek frekanslı alternatif akım tellerin sadece dış yüzeyinde akar. Daha sonra Tesla bobinlerini kullanarak şimşekler çıkartır ve izleyicilerin üzerine atar. Tabi ki kimseye bir şey olmaz. Edison‘un, Tesla‘yla bir araya gelecek yüzü kalmaz ama Westinghouse‘la anlaşabilmek için kıvırmaya başlar. Nikola’nın tele ihtiyacı yoktur zira o havayı nakil hattı gibi kullanabilir. Dağların ardında şimşekler çaktırıp, uzak hedeflere ışık ve ses küreleri gönderebilir. En tehlikelisi de yeryüzünün frekansını yakalayarak zemini sallayabilmesidir. Ancak bütün bunların silah olarak kullanılabileceğini düşünemeyecek kadar saf biridir…
Tesla garip bir kaşiftir, inanılmaz buluşlar yapar ama bunları paraya dönüştürmek gibi bir çaba içinde olmaz. Daima yenilik arar, önüne konan servetlere bakmaz. Hatta buluşlarını sahiplenen yüzsüzlere bile ses çıkarmaz. Elektrik satışından alacağı para 1 milyon doları aşınca Westinghouse kıvranmaya başlar. Kaşifimiz firmaya kıyamaz, iflas etmesin diye sözleşmesini yırtıp çöpe atar. Dolar milyoneri olmaktansa huzurla çorbasını kaynatmaya bakar. Tesla çocukluğundan beri Niagara Şelalesi’nin kaybolup giden enerjisine kafa yorar, ilgili mercilerden izin alınca burada dünyanın ilk hidroelektrik santralını kurar. Ardından adını taşıyan bobinle radyo, TV yayınlarının kapısını aralar ve ihtisası olmadığı halde otomobillere hız saati yapar. Zamanın bilim adamları saniyede altmış kere yön değiştiren bir akımın motoru bir ileri bir geri döndüreceğini ve hiçbir yere varamayacağını söyleseler de büyük problemi basit müdahalelerle aşar. Parkta dolanırken bulduğu bir çareyle (dönen manyetik alan) alternatif akımı motorlarda da kullanır ve doğru akıma fark atar.
Tesla 1898′de New York ‘ta, Madison Square Garden havuzuna küçük bir tekne bırakır. Teknenin içinde bir radyo alıcısı vardır. Kaşifimiz minik gemiyi ileri, geri dolandırır, ışıklarını yakar ve iskeleye yanaştırır ki, o, ay üzerinde araç yürütecek kadar iddialıdır. Tesla alternatif akımla elektrik dağıtımını kolaylıkla sağlar, ancak onun asıl derdi herkese “bedava” elektrik verebilmektir. Yeryüzünün zaten bir enerjisi vardır, iş bunu kullanabilmektedir. Nitekim J.P. Morgan ‘ın desteği ile Long Island’ da “Kablosuz Yayın Sistemi” kurar. Ünlü mimar Standford White’ın yaptığı bina büyük bir mantarı andırır. Ahşap iskeleti bronz civata ve bakır lamalarla bağlar, koca yapıya bir gram demir sokmazlar. Burası hem telefon ve telgraf hizmeti verecek, hem de deniz ve hava trafiğini düzene koyacaktır. Dahası bütün dünyaya borsa, hava raporu, müzik yayını yapacak, saat ayarı, telefoto ve teleks imkanı sunacaktır. O dönemde sesin, resimlerin, hele hele elektriğin bu şekilde nakli duyulmuş şey değildir. Evet bu heyecan verici birşeydir ama para kazandırmaz. Amerikalı sermayedarlar dolar getirmeyecek işe kuruş yatırmazlar. Nitekim Morgan da onu yolda koyar, proje yarım kalır, kuleyi hurda fiyatına satarlar.
Tesla, Marconi ‘den 10 yıl evvel radyoyu bulur ama patent dairesi WASP’lara (White-Anglosakson-Protestan) çalışır. Mahkeme kanaatini geciktirir, geciktirir ve Tesla’ nın öldüğü sene (1943) kararı açıklar. Evet hakkını verirler ama bir işe yaramaz. Üstelik Batılı kaynaklar radyonun babası olarak hala Marconi’yi göstermekten utanmazlar. Kaldı ki Marconi’nin radyosu sadece sinyal alır, Tesla’ nın radyosu ses de yakalar. Bir ara Tesla, Mars’ tan ve Venüs’ten sinyaller almayı aklına koyar.Bunu ne kadar başarır bilemiyoruz ama uçan daire masalları anlatmaktan hoşlanan gazeteciler birine bin katar, mevzuyu abartırlar. Tesla doğal rezonans ve vibrasyona ait duyulmadık şeyler söyler ve teorilerini ispatlamak için çalışmaya başlar. Tutar yeryüzü ile aynı frekansta titreşim üreten bir cihaz yapar. Bu alamet çalıştığında bütün Manhattan sallanır, binaların hiçbirinde cam çerçeve kalmaz. Tesla’nın iddiasına göre aynı sistemle Empire State binasını ufalamak, fay hatlarını kırmak hatta dünyayı ortadan ayırmak (uçmuş biraz) mümkündür. Amerikalılar mevzuyla yakından ilgilenir, (HAARP) projesine (fay hatlarını hareket geçirmek için düşünülen bir sistem) büyük paralar yatırırlar. Eh bu arada komple teoricilerine de iş çıkar, bazı evhamlılar 17 Ağustos zelzelesinde bu cihazın kullanıldığını savunurlar.
Tesla bir ara dünyanın bir uçundan diğer ucuna gidebilen ve geri dönebilen enerji dalgalarına kafa yorar. Yetmez bu dalgalara elektrik yükler, enerjinin boşaldığı yerde şimşekler çakar. Ki bunların gürültüsü 20 mil öteden işitilir, dağları ovaları ışığa boyar. Boyları 40 metreyi aşan şimşekler için 100 milyon Volt gücünde gerilim kullanır ve laboratuvarı mavimsi bir ışık kaplar. Tesla yüksek gerilimle uğraşırken bir elini daima cebinde tutar, yüksek gerilimle çalışanlar hala bu kuralı uygularlar. Evet o elektriğe ihtiyatla yaklaşır ama adamlarını hizaya sokamaz, sırf ihmal yüzünden santrali havaya uçar. Tesla Colorado Springs’de bir dağın zirvesine 60 metrelik bir radyo vericisi, 22.5 metre çapında, hava çekirdekli bir transformatör ve devasa bir bobin kurar. Olmaz denileni yapar hava yoluyla (arada kablo olmadan) 40 km uzağa elektrik yollar ve tam 200 ampulü birden yakar.
ABD, Tesla’ya ne vatandaşı gibi davranır ne de dışarı salar. Başkaları için çalışmasından çok korkar, ona gözaltı hayatı yaşatırlar. Tesla “Yabancılar Mülk Edinme Yasası” ile bunalır ve soğuk bir kış günü beş parasız bir şekilde ölür (ya da öldürülür). Ama o zaten “Edison’un yamağı” gibi sunulduğu gün ölmüştür…
I. Dünya Savaşında ABD, Alman denizaltılarından çok çeker. Bunların yerini tespit edecek bir sistem için Edison’dan isterler. Tesla deniz altıları enerji dalgalarıyla (yani radar) bulmayı teklif eder ama Edison peşin pazarlıklıdır, ondan gelen her teklife “hayır” der. Döner dolaşır Tesla’nın dediğine gelirler ama bu arada 25 yıl kaybederler, Beyaz Amerikalılar Tesla’yı kahreder, onu “Edison Madalyasıyla mükafatlandırır ince ince alaya alırlar. Kaşifimiz kendisine hakaret ettirmez, hatta 1915 Nobel Fizik Ödülünü de reddeder. Cebinde kuruş olmamasına rağmen 40 bin doları elinin tersiyle iter. Sen misin ödül reddeden! Baskılar birden artar, firmalar onunla çalışmaktan kaçar olurlar. Hatta ABD savunma bakanlığı “ulusal güvenlik endişesi” ile onun radyo kulesine el koyar. Kuleyi halatlarla çekip dengesini bozmaya çalışır, beceremeyince dinamitleyip yan yatırırlar. Bin bir zorlukla söküp parçalar, garip kaşifin elini kolunu kırarlar.

Devlet onun kulesini yıkarken bir yandan RCA’ya (Radio Corporation of America) destek verir, peş peşe kuleler açar. Tesla tecrid edilince, birçok keşfini yırtıp atar ki günümüz teknolojisi bile onun yüksek hızlı ama “kepçesiz” çalışan türbinlerine ulaşamaz. ABD, ona ne vatandaşı gibi davranır, ne de dışarı salar. Evet o bir göçmendir ama diğer göçmenlerin haklarına da kavuşamaz. Pentagon Tesla’nın Ruslarla ya da Almanlarla çalışmasından çok korkar, gözaltı hayatı yaşatıp elinin altında tutar. Ona karşı “Yabancılar Mülk Edinme Yasası”nı işletir, basını sokacak bir mülk edinmesine bile mani olurlar. Tesla hayatının son günlerini beş parasız geçirir, sıcak bir aşa hasret yaşar. En acısı da bütün dünya ya onu Edison’un yamağı gibi sunmalarıdır ki işte Tesla buna dayanamaz. Bir iddiaya göre onu “MIB” (Men in Black) adıyla anılan ve “derin Amerikalılara” çalışan bir çete katleder. Gangasterler cenaze ekibi kılığında yaklaşır ve yalnız ihtiyarı kalbura çevirirler. Her şey apaçık ortadayken suikastin, resmi raporlara “normal ölüm” şeklinde geçmesi kamuoyundan tepki alır ama tartışmalar üç gün sonra biter. Garip kaşif unutulur gider.

FBI Tesla’nın not defterlerini elbette ortada bırakmaz, kimilerini Pentagon’a yollar, kimilerini hasıraltı eder. Hasılı Tesla’nın fevkalade verimli olabileceği son 30 yılı boşa geçer. Her kaşif gibi Tesla’nın da kendine has huyları vardır mesela düşünmek için kuytu istasyonları seçer ve odasında güvercin besler. kuşlar gönüllerince girer çıkar, kafalarına esen yere konarlar. Ortalık anlatılamayacak kadar dağınıktır ama o her istediğini bulmayı başarır. Herkesin para ve şöhret peşinde koştuğu bir ülkede milyon dolarlar kazanma fırsatını kullanmaz, alkışlanmaktan hiç hoşlanmaz. Tesla boş konuşmaz, eğer “şöyle bir cihaz düşünüyorum” dediyse oturup ortaya koyar. Edison’dan yıllar evvel ampul, fluoresan lamba ve neonları keşfeder ama reklamdan kaçar. Millet fırıldak yapıp para kapar, o uzay teknolojilerini bile pazarlayamaz. Hasılı Tesla sadece alternatif akımla kalmaz, uzaktan kumanda, TV tüpü, görüntü lambası, tarama çizgileri, UHF bantından verici gibi hayatı kolaylaştıran 800 buluş yapar. Hatta UFO motorunun artı alandan nasıl elektrik çekebileceğini çözer geleceğin kaşiflerine iş bırakmaz. Evet o hızıyla bilim-kurgu romanlarına bile fark atar ama insanoğlu çiğ süt emmiştir, nankörlere yaranamaz...
Yazar: Cenk Tekin